Receb ayının anlam ve önemi

Recep Ayı, gerek İslamiyetten önce de İslam'dan sonra da mukaddes olarak kabul edilen bir aydır. Receb kelimesi sözlükte, "korkmak; saygı duymak, tâzim göstermek" anlamlarını ihtiva eden "recb" kökünden gelir.
Bu sebeple, Receb, kendisine hürmet edilen, saygı duyulan ve savaşmanın haram kabul edildiği dört aydan biridir. Üç ayların ilki olması hasebiyle Recep ayı dini ve sosyal kültürümüzde çok önemli bir noktadadır. "Şuhur-i Selase" olarak bilinen Üç ayların ilki Recep ayıdır.
Milletimizin övünç kaynağı olan Osmanlılar, bu değerli ayı Receb-i Şerif olarak anmış ve tarihi kaynaklara da bu şekilde aksettirmişlerdir.
Haram aylardan biri olan Recep, kan dökmenin dahi yasak olduğu bir manevi arınma ve temizlenme zamanıdır. Bu ay içinde yapılan ibadetler her zaman olduğu gibi bağışlanmamız için bir vesiledir.
Ayrıca Recep ayı, Regaib gecesini içerisinde barındırmasıyla da bilinir. Müminlerin, ibadethaneleri doldurarak Yüce Allah'a yöneldikleri bu gece, literatürümüzde ciddi yer tutar.
Manevi seferimiz olan Üç ayların ilki Recep ayı, müminler nezdinde müstesna bir mevkidedir.
Resulullah (SAV), Recep ayı geldiğinde şöyle dua ederdi:
"Allahümme bârik lenâ fî Recebe ve Şa'bân ve belliğnâ Ramadân"
"Allah'ım, Receb ve Şâban aylarını bize mübarek kıl ve bizi Ramazan ayına ulaştır!"
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 259; Ebû Nuaym, Hilye, VI, 269)
Recep, Şaban ve Ramazan ayları kulluk bilincine varabilmemiz, dünyadan yüz çevirerek hisli bir yürek ile Allah Teala'ya yönelebilmemiz noktasında çok önemlidir.
Bu minvalde fazilet yönü kuvvetli, Üç ayların ilki olan Recep ayı içerisinde çokça ibadet ederek Hak Teala'nın rızasını gözetmeliyiz.
Recep, Şaban ve Ramazan aylarından meydana gelen kıymetli Üç aylar; rahmet yüklü bir mevsim, sonu selamete çıkaran bir kutlu seferdir.
Üç aylar başı rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennemden kurtuluş müjdesi olarak bilinen, Müslümanların her sene sabırla beklediği bir manevi mevsimdir.
Üç ayların bünyesindeki kandiller, manevi yolculuk sırasında, Allah Teala'ya kulluk noktasında eksiklerimizi kapatabileceğimiz, manevi ihtiyaçlarımızı tedarik edebileceğimiz duraklardır.
Bilhassa ilk durağımız olan Regâib Kandili'ne bu gözle bakmak gerekir. Toplumsal birlik ve beraberliğimizi sağlayan bu değerli gecelerde Hak Teala'ya samimi bir kalp ile yönelmeliyiz.
Dinimizde oruç, sadece Ramazan-ı Şerif içerisinde farzdır. Bu ayın dışında kalan oruçlar ise sünnet ve nafile hükmündedir. Müslümanlar Resul-i Ekrem'i taklit ederek bilhassa Üç aylar içinde oruca yönelirler.
Nefis tezkiyesi, beden rahatlığı ve ibadet olarak oruç, insanı terbiye edici bir özelliğe sahiptir. Ayrıca Resulullah (SAV) da Ramazan dışında hiçbir ayın tamamını oruçlu geçirmezdi.
İbn Abbas (RA), "Resulullah (SAV), Ramazan dışında hiçbir ayı tam olarak oruçlu geçirmedi." (Buhari, Savm 53) sözü ile O'nun (SAV) hassasiyetine dikkat çeker.
Hz. Peygamber (SAV) Üç ayları diğer aylardan daha fazla oruç tutarak geçirir, bu aylarda nafile oruçlara yönelirdi. Recep ve Şaban aylarında tutulan oruçların bir mecburiyeti olmamakla beraber dini kültürümüzde nafile ibadetlere büyük önem verilmiştir.