Hz. Peygamber Döneminde Kadın ve Eğitim

Giriş Tarihi: 6.12.2022 11:44 Güncelleme Tarihi: 13.12.2022 14:04

Hz. Peygamber Döneminde Kadın ve Eğitim

İlimle ilgili olarak işaret ettiğimiz ayet ve hadislerin Asr-ı Saadet'teki yansımalarına baktığımızda kadının istisna tutulduğu hiçbir duruma rastlamıyoruz. Efendimizin (s.a.s.) hayatında, uygulamalarında ve ashabına tavsiyelerinde kadının eğitim hayatına dâhil edilmesinin çeşitli örneklerini görüyoruz. Aşağıda yer vereceğimiz bu örnekler, kadının en temel insan haklarından mahrum bırakıldığı bir dönemde, toplumun yerleşik inançlarına, geleneklerine ve kemikleşen yanlışlarına rağmen gerçekleştirilen uygulamalar olması açısından, bugüne verdiği mesajın gücü anlamında oldukça önemlidir.

Vahyin peyderpey geldiği, insanları Hz. Peygamber'in (s.a.s.) örnekliğinde ve öncülüğünde eğittiği günlerde sahabe-i kiram gün içinde çeşitli vakitlerde onunla birlikte olma imkânı bulmaktaydı. Ayrıca Mescid-i Nebevi'de bütün vaktini Efendimizden ilim öğrenmeye adamış Suffe ehli bulunmaktaydı. Kadın sahabiler ise her an Hz. Peygamber'in (s.a.s.) yanında olma imkânı bulamamanın ve sohbetinden yeterince istifade edememenin hüznünü yaşıyorlardı. Bu yüzden bir hanım sahabi, hemcinsleri adına Resulüllah'a gelip "Senin sohbetinden hep erkekler faydalanıyor. Bize bir gününü ayırsan da o gün sana gelsek bize Allah'ın sana öğrettiğinden öğretsen." talebinde bulunmuş, Hz. Peygamber de onlara özel gün tahsis ederek eğitimleriyle bizzat ilgilenmiştir. (Müslim, Birr, 152.)

Allah Resulü (s.a.s.) Cahiliye toplumundan her çağda örnek olacak bir İslam toplumu oluşturma sürecinde kadın, erkek, genç, yaşlı, çocuk, köle, hür demeksizin toplumun her kesiminin nebevi eğitimden faydalanmasını sağlamıştır. Yeni bir toplumun inşası, yanlış düşünce, tutum, davranış ve uygulamaların izalesi ve yerlerine doğrularının ikamesi için topyekûn bir eğitim ve dönüşüm seferberliği gerekiyordu. Bu da toplumun tüm bireyleriyle gerçekleştirilebilecek bir hedefti. Ayrıca Kur'an-ı Kerim'de buyrulduğu gibi (Ahzab, 33/36.) kadınlar da erkekler gibi Allah'ın emirlerinin muhatabı ve bu emirlerden sorumlu idiler. Öyleyse sorumlu oldukları hususların neler olduğunu ve mahiyetini bilmeliydiler.

Allah Resulü (s.a.s.) kadınların eğitimine vahye muhatap olduğu ilk günden itibaren özel bir önem vermiştir. Kendisine gelen vahyi henüz toplumun tümüne ilan etmediği ve Erkam'ın evinde gizlice toplanıp en yakınlarına anlattığı günlerde, İslam'ı öğrenmek üzere her türlü tehlikeye ve tehdide rağmen o eve gelenler arasında kadınlar da vardı. Pek çoğumuzun zihni belki Erkam'ın evindeki gizli toplantıların katılımcılarını erkek sahabiler olarak kodlamış olabilir ancak o toplantılarda hanım sahabilerin de olduğunu kaynaklardan öğreniyoruz. (Muvatta, Bey'at, 1.) Vahyin ilk günlerinden sunduğumuz bu tablonun, eğitim hayatında kadın veya kadının eğitimi konusunun her ortam ve şartta tartışma dışı olduğunu göstermesi bakımından önemli olduğu kanaatindeyiz.

Hz. Peygamber (s.a.s.) döneminde kadınların eğitimine verilen önemi ve onların öğrenme konusundaki istek ve heveslerini ortaya koyan pek çok örnek saymak mümkündür. Nitekim hadis kaynaklarında bu konuya örnek olabilecek pek çok rivayet yer almaktadır. Bu konuda en temel örneklerden biri Hz. Peygamber'in (s.a.s.) kadınları mescide gelmeleri hususunda teşvik etmesinin yanı sıra kadınların mescide devam etmelerine engel olmamaları yönünde erkeklere yaptığı şu uyarılardır: "Hanımlarınız mescitlere gitmek için sizden izin isterlerse onlara izin verin." (Müslim, Salat, 137.) ve "Allah'ın kadın kullarının Allah'ın mescitlerine gelmelerine engel olmayın." (Müslim, Salat, 136; Buhari, Cum'a, 13.) Mescidin İslam'ın ilk yıllarındaki fonksiyonunu göz önünde bulundurduğumuzda, kadınların mescide gelmelerine engel olunmaması hususunda yapılan bu uyarıların amacının sadece cemaatle namaza katılmalarının sağlanması olmadığı anlaşılacaktır. Zira mescit o günlerde aynı zamanda bir eğitim yuvasıydı. Allah Resulü bu eğitim ortamından kadın erkek herkesin faydalanmasını arzu etmiş, bu yönde uygulamalarda bulunmuş, ashabını da böyle yönlendirmiştir. Bu eğitimden kadınların da mutlaka faydalanmalarını isteyen Efendimiz (s.a.s.), mescide gelecek elbisesi olmadığını söyleyen bir kadına, arkadaşından ödünç almasını tavsiye etmişti. (Ebu Davud, Salat, 238.) Hz. Peygamber'in (s.a.s.) bu net tavrı müminleri, kadınların ve kız çocuklarının eğitiminin önüne konulan engeller veya mazeretler konusunda zihinlerini uyanık tutmaya davet eder.

Kadınların hem Resulüllah (s.a.s.) zamanında hem de raşid halifeler döneminde soru sormak için mescide geldiklerini görmekteyiz. Havle b. Salebe isimli kadın sahabi bunlardan sadece birisidir. Kocasıyla aralarında geçen bir problemin çözümü için Allah Resulü'ne müracaat etmiş, Mücadele suresinin ilk dört ayeti bunun üzerine nazil olmuştur.

Saadet asrında kadın erkek bütün müminlerin eğitimiyle alakalı en güzel örneklerden biri de cuma ve bayram namazlarıdır. Cuma ve bayram namazlarına katılarak o maneviyatı yaşayan, o huzuru hisseden kadınlar aynı zamanda hutbeden de istifade ediyorlardı. Genç, yaşlı bütün sahabi hanımlar bayram namazlarında namazgâha geliyorlar, onların bu namazlara katılımı, Hz. Peygamber'in (s.a.s.) özel isteğiyle gerçekleşiyordu. Özel hâlleri nedeniyle namaz kılamayan hanımlar da cemaatin arkasında durarak bu birlikteliğe, bu duygudaşlığa ortak oluyorlar; bir yönüyle de eğitim olan bu ortak faaliyetten mahrum kalmıyorlardı. (Müslim, Îdeyn, 11.) O dönemde mescitlerin kadınların istifadesine açık olduğunu gösteren bir diğer hadise de şudur: Ümmü Seleme validemiz, evinde bir kadın saçlarını tararken Efendimizin (s.a.s.) "Ey İnsanlar!" diye hitap ettiğini duymuş ve hemen mescide yönelmişti. Saçlarını tarayan kadın ise Efendimizin "ey insanlar" hitabını sadece erkeklere yaptığını düşünerek "Allah Resulü erkekleri çağırıyor, ben ise kadınım." deyince Ümmü Seleme validemiz "Ben de insanım." cevabını vermişti. (Müslim, Fedâil, 29.)
Medineli hanım sahabi Ümmü Hişam, cuma namazlarına devam ettiğini ve Peygamberimiz minberde her cuma okuduğu için Kaf suresini bizzat onun tilavetinden ezberlediğini bildirmiştir. (Müslim, Cum'a, 52.)

Ayrıca Peygamberimizin (s.a.s.), bayram münasebetiyle ashabına hitap ettiği zamanlarda hanımların saflarına giderek onlarla sohbet ettiğini biliyoruz. Böyle bir bayram günü Resulüllah, namazdan sonra kadınların yanına gitmiş, onlara vaaz ve nasihatte bulunarak sadaka vermelerini istemiştir. Bunun üzerine hanımlar, Efendimizin (s.a.s.) yanında bulunan Hz. Bilal'in eteğini ziynetle doldurmuşlardır. (Buhari, Zekât, 21.)

Bir toplumu dönüştürme sürecinde Hz. Peygamber (s.a.s.) ashabını her şeyden önce iman noktasında eğitmek, onların kalplerine tevhid inancını yerleştirmek, ahlaki yapılarını da bu inanç doğrultusunda şekillendirmek istiyordu. Bu yöndeki eğitimlerin yanı sıra Peygamberimiz (s.a.s.) okuma yazma ve ilim öğrenilmesi hususunda ashabını teşvik ederken, âlimleri peygamberlerin varisleri sayarken, (Ebu Davud, İlim, 1; Tirmizi, İlim, 19.) kendisinden öğrenilenlerin başkalarına da öğretilmesini tavsiye ederken, (Buhari, İlim, 9; Müslim, Kasâme, 29.) öğrenen ve öğretenin eşit derecede mükâfata erişeceğini belirtirken (İbn Mace, Sünnet, 17.) kadın ve erkek ayrımı yapmamıştır. Onun hayatı, uygulamaları ve sözlerine baktığımızda da bütün ümmeti içine alan bir eğitim seferberliğini öngördüğünü ve bunu uyguladığını görürüz.

KAYNAK: DİYANET

CANLI YAYINA MESAJ GÖNDER