Mesut Uçakan ile Sonsuz Kareler
Sinema ve İdealizm I Mesut Uçakan ile Sonsuz Kareler
Sonsuz Kareler programının bu bölümünde "Sinema ve İdealizm" konusu konuşuldu.
Sinemada popülist ve idealist tavır farkı ile pandemi etkisi...
Sinema, içerisinde barındırdığı idealist görüşle birlikte toplumu ya da kültürleri bir arada tutan başka değerleri de oluşturur. Tartışmalı konuların başında gelen ideolojiye çok çeşitli yaklaşımlar mevcuttur. Doğru düşünme, dünya görüşü, maddi boyutluk… İdeoloji öyle bir kavramdır ki seyirciyi hem hakikate götürebilir hem de var olan gerçeği gizleyebilir. Böylece hem toplumları değiştirip ilerletebilir hem de kendi gerçekliğimizi kavramımızı engeller. Film yalnızca ideolojiye de götürmez, bizzat ideolojinin hareketine bizi dahil eder. Burada dikkat edilmesi gereken nokta verilmek istenen mesajı doğru okumaktan geçer. Bu eser bir ideoloji ürünü mü yoksa popülist dünyaya mı hizmet ediyor?
📌 TÜRK SİNEMASININ EN BÜYÜK SORUNU NEDİR?
◽◾ Mesut Uçakan, genç sinema yazarları döneminde yaptığı bir ankette Metin Erksan'a şu soruyu yöneltir: "Türk sinemasının en büyük sorunu nedir?" Erksan'ın verdiği cevap bir hayli etkiler Uçakan'ı… Erksan şöyle der; "En büyük sorun nedir biliyor musun, açım ben aç…"
◽◾ Bu cevabın üzerine Uçakan, "ilerde yönetmen olursam, bir yönetmenin dramını anlatan senaryolar yazarım" der. Peki, sinema dünyasının devi olan Erksan bu cevabı neden vermişti? Türk sineması nerede yanlış yapıyordu? İdealist tavır sinemada nasıl işlemeliydi? Popülizmin etkisinde kalan sanatçılar yollarını nasıl çizmeliydi? İşte tüm bu soruları Reis Çelik ile birlikte irdeliyor, Uçakan.
◽◾ Ona göre Erksan'ın bu cümleyi kurmasındaki neden; Türk sinemasında sanatı öne çıkararak - fikir olarak da olsa - belli bir idealizmle işin içine girdiğiniz zaman sizi pek çok mahremiyet karşılar. Bu mahremiyetlere razı olmazsanız farklı tercihler yapmanız gerekir. Daha kısa ifade ile Metin Erksan bize bu cümle ile idealistliğin ne demek olduğunu anlatır.
📌 SİNEMADA İDEALİZMİN ÖNEMİ
◽◾ Sinemada idealizmin önemini anlatmaya güzel bir cümle ile başlayabiliriz. Necip Fazıl'ın da etkisinde kalmış olduğu Fransız şair Charles Baudelaire, güzel bir cümle kurar: "Kimi idealler o denli değerlidir ki o yolda yenilmek bile zafer sayılır."
◽◾ Bir idealiniz varsa eğer, bu uğurda mağlup gibi görünüyorsanız da aslında yaptığınız her şey büyük bir başarıdır. Çünkü idealist insan olmak demek; mevcut statükoya karşı koyma cesaretini gösterebilmek demektir. Başkaldırıyı göğüsleyebilmek demektir.
◽◾ Yönetmen Uçakan da ilk sinema dönemlerinde yoklukla çok sık karşı karşıya kaldıklarını vurgulayarak idealizmin önemine yaşadığı hatıralar çerçevesinde değiniyor: "Fikir olarak kendi inancımıza sahip çıkma çabası hemen hemen bilinçli bir düzlemde bizim hareketimizle başladı. 1970'li yıllarda İstanbul'a geldiğim zaman Millî Türk Talebe Birliği sinema kulübündeki arkadaşlarla karşılaştım. Rahmetli Yücel Çakmaklı da gelip gidiyordu. Onun milli sinema diye şekillendirmeye çalıştığı bir sancı vardı. Birleşen Yollar filmini de çekmişti 1970'te. Çok büyük ilgi görmüştü film…
Orada bizim sinema harekâtına başlarken ana çabamız, kendi inancımıza sahip çıkmaktı. Kendi inanıcımızın donattığı bütün kelime ve kavramları, düşünceyi, duyguyu sinemamıza yansıtabilmekti. 9 kişilik bir grup kurmuştuk o zaman. Mottomuz "kameramızı kötülüklere karşı bir mitralyöz gibi kullanacağız"dı. Tabi o dönemin siyasal çatışmalarını, yaşayanlar çok daha iyi bilir. Okuyan, tartışan, çabuk manipüle edildikleri için çatışmaya da sokulan gençlik vardı ama temel karakteristik yapıları okumalarıydı, tartışmalarıydı… Zor dönemlerdi ama daha kaliteli gençlik vardı. İdealist olmak bir duruş yakalamak anlamına geliyor. Sizin bir duruşunuzun, kırmızı çizgilerinizin olması lazım. Bu sektörde bunları ortaya koyduğunuz zaman ziller çalmaya başlıyor. Popülist davranmamış oluyorsunuz. Teklif edilen her filmi çekerim demiyorsunuz.
Ekonomi midedir, siyaset kafadır ama kültür ve sanat gönüldür. Gönlü dönüştürmediğimiz müddetçe toplumu dönüştüremeyiz."
📌 SANATIN OLMA SERÜVENİ SORGULAMA KAYNAKLIDIR
◽◾ Sanatın olma nedenini sorunsallığa bağlayan yönetmen-senarist Reis Çelik "insanı diğer canlılardan ayıran temel özellik sorgulamaya başlamasıyla başlar" diyerek, sorgulama ve sinema arasındaki ilişkiye şöyle değiniyor: "Sanat hep sorunludur. Çünkü sanatın olma nedeni sorunsal bir nedendir. Sorgulama nedenidir. İnsanı insan yapan temel özellik sorgulamadır. İnsanı diğer canlılardan ayırır. Toplumlar çok çeşitli zaman dilimleri yaşadılar; savaş ve rehavet ortamı gibi... Osmanlı dönemi, Lale devrinden tutun diğer dönemlere de bakarsanız hepsinde üretilmiş müziklerin, sanatların farklı şekillerde oluştuğunu görürsünüz."
◽◾ Uçakan'a göre ise sanatçı sorgulayan biridir fakat neyi sorguladığını bilen biridir. Bu nedenle idealist bir sanatçı olmak kolay gibi görünse de öyle değildir. Örnek olarak, Metin Erksan gibi dev bir ismin dahi "açım, aç" dediği dönemler aklınıza gelir.
◽◾ Türk sinemasının en eksik olan tarafı bu… Maalesef sinemaya hâkim olan genel kozmopolit yapı sadece parayı kullanıyor. Kitlelere fikri yaklaşımlarınızı sergilediğiniz zaman önünüze hemen engeller çıkıyor. Çünkü estetik ve fikrin öne çıkarılmaya çalışıldığı yapımların çok fazla alıcısı olmuyor.
◽◾ Popülist yapımlarla ilgili düşüncelerini ifade eden Çelik; "her zaman idealizm yüklü sanatın geniş alanlarda makbul ve değer gördüğünü görmedik. Amerikan Bağımsız Sineması da aynı sıkıntıyı çeker. İran sineması, yurt dışında büyük ödüller alır, dünyanın en iyi sinemalarından birisidir ama kendi ülkesinde müşterisi yoktur. Hangi değerlerle toplumları yönlendiriyoruz çok önemlidir. Geçmişten bugüne doğru bir değerlendirme yaptığınızda, topluma empoze edilen "bu daha makbuldür" denilen şeye baktığınız zaman, hiçbir şeyin bizim istediğimiz şekilde gitmediğini görürsünüz.
◽◾ Bugün siz film çekersiniz dünyanın birçok yerinde değer görürsünüz ama vizyona girer, 3 bin kişi izlemeye gelir. Öbür tarafta popülizmi kullanan film ise milyonlarca seyirciye ulaşır. Büyük çelişki… Toplumlar riya duygusunu çok açık şekilde yaşarlar.
📌 İDEALİST VE POPÜLİST TAVIR FARKI
◽◾ İdealist tavırla popülist tavır çok farklıdır. Kendilerine ait farklı kriterleri vardır. Sanatçı olarak anlatımınıza bu farklar direkt etki eder. Çünkü idealistseniz estetik olarak da özgür bir sinema dili kurmaya çalışırsınız. Ama popülistseniz ve gişeye oynayacaksanız o kriterleri yerine getirmek durumundasınız. Seyirciyi koltuğa bağlamak için yüksek gerilim ve yoğun gözyaşı ile veya bol kahkahalar bu kriterlere örnektir ki seyirciyi filme çekmekte zorlanmayın.
◽◾ Uçakan, idealist biri için böyle bir şey yapmak hakikaten ciddi bir tartışmayı beraberinde getirir diyerek somut örnekleri şöyle belirtiyor: "Benim topluma söyleyeceğim bir şey varsa ben ona ulaşmanın kriterlerini bulmak için çabalarım. Bir zamanlar benim filmim hasılat rekorları kırarken şimdi vizyona girse yüz bini zor bulur diye düşünüyorum. Çünkü estetik olarak damıtılmış bir anlatım mevcut. Toplum farklı yerlere savruluyor. Bizim dönemimizde sorgulayan kitleler vardı; o kitleler de dağıldı. Nuri Bilge'nin "Uzak" filmi 30-35 ödülden sonra vizyona girdi ama hasılat yüz bin gibi bir şeydi. Recep İvedik gibi film geliyor, 7 milyon gibi rakamlar oluşuyor. Kaplanoğlu'nun filmi "Bal" Berlin'de, Altın Ayı Ödülü alıyor, 10 sinemada vizyona giriyor, 5 bin seyirci geliyor. Aradaki paradoksu görebiliyor musunuz?
◽◾ Dikkat çekmeye çalıştığım şey, idealizm yoksa "her gelen teklifi yaparız" derseniz işte bu popülizm oluyor. Ben idealist duruştan dolayı çok şey feda ettim."
◽◾ Popülist ve idealist tavır hakkında konuşan Çelik örneklerle birlikte ufuk açıcı bilgiler veriyor:
"Sinemada ilk olarak önemsediğim şey "bir insan kendisini donatacak, süsleyecek; aklını süslememişse içerisinde, farklı çiçekler açtıramıyorsa, ırmaklar aktıramıyorsa, yüzler ve renklerden cemaller oluşturamıyorsanız tek düze bir şey söylersiniz. Bir fikir bulur yaparsınız ama arkası boştur.
📌 İDEALİZMİN NEYE İHTİYACI VAR?
◽◾ İdealizmin kendini ve bütün düşünceleri eleştirecek kadar zenginliğe ihtiyacı var. Parasal değil. Peki bu zenginlik nasıl olacak? Anadolu'dan öyküler toplayacağız, türkü bileceğiz, klasiği bileceğiz, bütün dünya sinemasını bileceğiz, dinler tarihini, mezhepleri okuyacağız, çatışmaları okuyacağız, her şeyi okuyacağız. Peygamberlerimizin tarihini bilmiyorsak İslam hakkında hangi filmi söyleyebilirsin?
◽◾ Çelik, Türk sinemasının önemli eksiğini şöyle açıklıyor: "Örneğin jürilere davet ediliyoruz. Geçen sene yanılmıyorsam 200-300 senaryo okudum. Genç arkadaşlar bize getiriyorlar senaryolarını, elimizden geldikçe okuyoruz, bakıyoruz. İnanılmaz bir kısır döngü var. Kifayetsizlik olarak değil araştırılması gereken bir konu olarak gördüğüm için kısır döngü var diyorum. Bütün senaryoların yüzde 80'ine yakını geçmişini araştıran, ailesiyle yüzleşen, aile hesaplaşması yapan, köyüne gidip köklerini arayan hikayeler üzerine kurulu. Bu inanılmaz ilgi çekici bir şey. Üniversitelerin bu konuya el atması lazım. Derinlik yok, âşık dilini bilmiyor, hikâyecilik kavramını bilmiyor, Anadolu masalcılığını bilmiyor, okusa zenginleşecek ama o konuyu besleyecek bir bilgi yok. Onu eleştirme gücüne, bu detaylara hakim olabilirsen varabilirsin. Sorun, okuyan yok, fikir derinliği olmadığı zaman eserin de bir değeri olmuyor."
OKUMA ÖNERİSİ: Türk Sinemasında İdeoloji / Mesut Uçakan Türk sinemasında yaşanan ideolojik tartışmalar kadar, yönetmen Mesut Uçakan'ın 35 yıllık sinema serüvenine de ışık tutuyor.
◽◾ Uçakan, Nuri Bilge Ceylan'ın bir sohbetinde "anlatıcı olma vasfından" çok dem vurduğunu belirterek hatırasını şöyle anlatıyor:
"Nuri Bilge; "Kimseye ben herhangi bir şeyi dikte etmem, ben de öğrenme çabasında olan biriyim dedi." Ben de düşündüm, ben bilakis bir şeyler dikte etmeye çalışıyorum itiraf etmek gerekirse. Ama dikte ederken propaganda hüviyetinde yaparsam sanatıma ihanet edeceğimi de çok iyi bilen biriyim. Bu da ayrı konuşulacak bir mesele. Herkesin aslında ne kadar dikte etmiyorum dese de bir şeyi dikte ettiğine inanan biriyim. Ne gösterirse göstersin onun mesajı vardır. Ben bunu daha açık söylüyorum.
Biz hangi kavramdan girersek girelim, Türk sinemasının sorunlarını değişik şekillerde sorgulayabiliyoruz. Sorunların içine girmek demek toplumsal sorunların da içine girmek anlamına geliyor. Sinema toplumun bir aynası hüviyetinde olduğu için biz temelde eğer fikir olarak konuşacaksak fikrin ne olduğu meselelerini de konuşabilir hale gelmemiz lazım.
Sanatçı olmak insan olmakla aynı anlama gelebilir mi?
◽◾ Uçakan, herkese bu şartı koşamayız ama insanın kendi derinliklerini görebilmesi açısından sanat çok önemli bir kapı, diyor. Sanatla uğraşan insanlar her şeyden önce duygularını doğru kullanabiliyor; hayatı doğru anlamada duyguları doğru kullanabilmek önemli. Çünkü doğruya götüren sadece düşünce değil duygulardır. Duyguların da bir mantığı, dili vardır.
📌 PANDEMİNİN SİNEMAYA ETKİSİ
◽◾ Zor bir dönemden geçiyoruz, insanlık tarihinin en sıkıntılı dönemlerinden birisini yaşıyoruz. Bütün dünyayı kasıp kavuran bir virüs insanlığı diskalifiye etmiş durumda. Peki, sanat ne yapacak böyle zamanlarda?
◽◾ Çelik, pandeminin sinemaya etkisi konusunda şöyle konuşuyor: "Sanatın patlama noktalarına baktığınız zaman hep savaşların, salgınların sonrası olduğunu görüyoruz. Çünkü toplumlar sanatsal şeylerle bir araya gelip bütün dertlerini unutacaklar ve bir arada olacaklar. Bir araya gelme arzusu insanlığın canlı olmasının temel kavramlarından birisidir. Ortak paydada buluşma, kültürüdür. Onun için sinema, şiir ve edebiyatımız bu zor dönemden itibaren yeniden büyük bir patlama gösterecektir. Birinci Dünya Savaşı'nın bitiminden sonra tuhaf bir sanat akımı başlar, Dadaizm. Her şeyi reddeder ama Dadaist akım diye bir akım ortaya çıkar. Bu etki tepki meselesidir. Toplumlar da dünyayı kendi kendimize kirlettiğimizin farkında. Bu hesaplaşama döneminde kendimize bakacağız ve böylece yeni bir saat kapısı açılacağı kesin olacaktır. Sanat toplumu dönüştürmede öncü olacaktır."
"Sonsuz Kareler" programını her pazar 13.00'te VavTV.com üzerinden veya VAV TV frekans ayarlarından izleyebilirsiniz
🎬 MESUT UÇAKAN KİMDİR?
▪ Mesut Uçakan, 1953 Kırıkkale doğumlu... İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi Gazetecilik ve Halkla İlişkiler Yüksek Okulu'ndan mezun oldu. ▪ 1973'de sinema yazarlığına başladı. Altı sayı süren "Mutlak Fikir Estetiği ve Sinema" adlı bir dergi çıkardı. 1977 yılında "Türk Sinemasında İdeoloji" adlı kitabını yayınladı; 1979'da "Lanet" filmiyle yönetmenliğe başladı.
▪ Çalışmalarını özellikle İslami değerler üzerine yoğunlaştırdı. ▪ 1982'de "Rahmet ve Gazap", 1984'de "Öç", 1985'de "Sessiz Ölüm", 1986'da "Yapayalnız", 1987'de "Zeynepler Ölmesin", 1988'de "Reis Bey", 1990'da "Yalnız Değilsiniz", 1991'de "Sonsuza Yürümek", 1992'de "Çöküş", "Sevdaların Ölümü", 1993'de "İskilipli Atıf Hoca/Kelebekler Sonsuza Uçar", 1995'te "Ölümsüz Karanfiller", 2005'te "Anne ya da Leyla" ve 2006'da "Anka Kuşu" filmlerini çekti.
▪ 1987'de TRT için "Kavanozdaki Adam", 1989'da Diyanet İsleri Başkanlığı için "İnsanlar Yaşadıkça" ve 2005 yılında yine TRT için "Otel İstanbul" dizilerini yönetti. 1982'de Türkiye Yazarlar Birliği tarafından "Rahmet ve Gazap" filmiyle yılın yönetmeni seçildi.
▪ 1988 yılında "Reis Bey" filmi, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından en iyi film seçildi ve Uçakan, bu filmiyle Kültür Bakanlığı başarı ödülü kazandı. Ayrıca Uçakan, "İskilipli Atıf Hoca / Kelebekler Sonsuza Uçar" filmiyle Antalya Portakal Halk Jürisi ödülü, Türkiye Yazarlar Birliği en iyi yönetmen ödülü ve BİRSAD en iyi film ödülünü kazandı.
VAV TV RESMİ WEB SİTE
► https://www.vavtv.com.tr VAV TV FREKANS AYARLARI
►https://www.vavtv.com.tr/frekanslar ** SOSYAL MEDYA ADRESLERİ
► https://facebook.com/vavtv
► https://twitter.com/vavtvresmi
► https://instagram.com/vavtvresmi Soru, görüş ve önerileriniz için aşağıdaki iletişim bilgisinden Vav TV'ye ulaşabilirsiniz.
► iletisim@vavtv.com.tr
___________________________________________