Akaid
Elçiler yılı nedir?
Elçiler yılı Arapça adıyla “sinetülvüfud” Yani Elçilik heyetlerinin geçtiği yıl olduğu anlamlarına geliyor.
Elçiler yılı Arapça adıyla "sinetülvüfud" Yani Elçilik heyetlerinin geçtiği yıl olduğu anlamlarına geliyor. Elçiler yılı, hicretin dokuzuncu yılı. 630-631 yıllarına denk geliyor. Hicretin 9. Yılına "senetülvüfud" Elçiler Yılı adı verilir. Niçin? Çünkü bu yıl Arap Yarımadasının hemen her tarafından elçiler gelmiştir. Kısaca İslam'ın doğuşundan itibaren süreci hatırlarsak Mekke'deki 13 yıl boyunca Müslümanlar, Mekke müşriklerinin eza, cefa, alay ve işkencelerine maruz kaldılar. Öyle ki İslamiyet'i yayılma, yaşanma imkânı bulamadı. Onun içindir ki Mekke'den Medine'ye hicret etmek zorunda kaldılar. Hicretten sonra da Mekke müşrikleri Müslümanların peşini bırakmadı. Medine'yi tehdit ettiler. Onun içindir ki Bedir, Uhud ve Hendek savaşları yaşandı. Arkasından Hudeybiye Antlaşması yapıldı. Ama bu antlaşmayı müşrikler arkasından bozdular. Arkasından Mekke Fethi gerçekleşti. Hicretin 8. Yılı Miladi 630 yılında Mekke Fethi gerçekleşince artık Kureyş Mekke müşrikleri İslamiyeti kabul etmek durumunda kaldılar. İslamiyet'i kabul edince İslam'ın önündeki Müslümanların önündeki önemli engellerden birisi kalkmış oldu.
Mekke'nin Fethi arkasından gerçekleştirilen Huneyn Gazvesiyle ki diğer adı Hevazin Gazvesi, Hevazin geniş bir kabileydi. Bu kabilenin mağlup olması ve arkasından Müslüman olmasıyla birlikte önemli bir engel daha kalkmıştı. Hem Mekke'nin fethedilmesi hem de Hevazin kabilesinin İslam'ı kabul etmesiyle diğer Arap kabileleri de artık İslam'a girmek için Müslüman olmak için önemli bir zemin görmüşlerdi. Aynı zamanda Peygamber Efendimiz (sav) Arap Yarımadasının muhtelif bölgelerindeki kabile reislerine mektuplar yazarak İslam'a davet etti. İşte, Hicretin 9. Yılında Peygamber Efendimizin bu daveti karşılık buldu. Ve akın akın Arap Yarımadasının her tarafından elçilik heyetleri gelmeye başladı. Bu heyetler beş kişi, on kişi, altmış kişi, yetmiş kişi hatta yüz kişi gibi geniş kalabalık heyetler de Medine'ye geliyorlar. Bir hafta, on gün kalıyorlar. Burada hem kuranı kerimi öğreniyorlar hem İslam'ın ilkelerini öğreniyorlar. Tabi bunları misafir etmekte gerekiyordu.
İşte Mescid-i Nebevi'de Ashab-ı Suffe'nin yanında veyahut ta Mescid-i Nebevi'nin yanında kurulan çadırda veyahut da sahabenin evlerinde bunlar kalıyorlar. Mümin kardeşleriyle birlikte İslam'ı öğreniyorlardı. Daha sonra peygamberimiz bunlara hediyelerle uğurluyordu. Aynı zamanda onlara İslam'ı öğretecek sahabeler görevlendiriyordu Ashab-ı Suffe'nin içerisinden. Aynı zamanda zekât verecekleri amiller tayin ediyordu. Böylece hicretin 9.yılında İslamiyet artık bütün Arap Yarımadasında duyulmuş ve Arap Yarımadasının hemen her köşesindeki kabileler İslamiyet'i kabul etmiş idiler. İslamiyet'i kabul etmeyen sınırlı sayıdaki kabile de İslam hâkimiyetini kabul etmişti. Mesela Necran Hristiyanları böyleydi. Mesela Beni Talip Hristiyan kabilesi böyleydi. Ama genel olarak bakıldığında grup grup insanlar Arap Yarımadasının her tarafından gelerek İslamı kabul ediyorlardı. İşte bu hicretin 9. Yılına onun içindir ki senetul vüfud "Elçiler Yılı" denir. Bundan dolayıdır ki Nasr suresi nazil olmuştur. "Allah'ın (CC) yardımı gelip de fetih müyesser olunca, insanların grup grup kabile kabile heyet heyet fevç fevç. Yani grup grup Allah'ın dinine girdiklerini görürsün. Allah'a şükret, istiğfar et, hamd et. Çünkü o tevbeleri kabul edendir. Nasr suresi bunun üzerine nazil olmuştur ve bu manzarayı tasvir etmiştir.