Peygamber Efendimizin Hayatı

Kabe, Hz. İbrahim (AS) ve Hz. İsmail'in (AS) beraber bina ettikleri kutsal bir yapı.

"Hani İbrahim, İsmail ile birlike Kabe'nin temellerini yükseltiyor: "Ey Rabbimiz, bizden kabul buyur. Şüphesiz Sen hakkıyla işitensin, Sen hakkıyla bilensin" diyorlardı. "Rabbimiz, bizi sana teslim olmuş kimseler kıl, soyumuzdan da sana teslim olmuş bir ümmet kıl. Bize ibadet yerlerini ve ilkelerini göster, tövbemizi kabul et. Çünkü Sen tövbeleri çok kabul edensin, çok merhameti olansın. Rabbimiz içlerinden onlara bir peygamber gönder. Onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz Sen Mutlak Güç sahibisin. Hüküm ve hikmet sahibisin."

🔸 Hz. İbrahim, Kur'an'daki ifadesiyle Hz. Hacer ve İsmail'i ekin bitmez bir vadiye Mekke'ye yerleştirmiş, onları orada yalnız başlarına bırakmıştı. İsmail ve annesi vadiye yaklaştığında Hz. İbrahim'in önünde daha uzun bir ömür vardı ve oğlunu daha o mübarek yerde görebilecek onunla birlikte Kabe inşa edebilecekti.

🔸 Kur'an, bize Allah'ın İbrahim'e İsmail'le birlikte zemzem kuyusunun yakınına inşa edeceği mabedin yerini gösterdiğini söyler. Bunu nasıl yapacakları da onlara bildirilmişti. Bu mabede, şekil olarak "küp"e benzediği için Kâ'be adı verilir. Dört köşesi, pusulanın dört yönüne göredir. Fakat bu kutsal yerdeki en kutsal nesne, yeryüzüne indiğinden beri Ebû Kubeys Tepesi'nde bulunduğu ve oradan bir melek tarafından İbrahim'e getirildiği söylenen semavi bir taştır. Bu taş Hacer'ül Esved hadis-i şerifte şöyle anlatılır: "O, Cennet'ten yeryüzüne sütten beyaz bir halde indi, fakat Ademoğlu'nun günahları onu kararttı."

🔸 Bu karataşı, Kâ'be'nin doğu köşesine yerleştirdiler; mabedin yapımı bittiğinde Allah tekrar İbrahim'e seslendi ve ona Mekke'ye, veya daha sonra adlandırıldığı gibi Mekke'de hac geleneğini başlatmasını emretti. Kur'an bize bu emri şöyle anlatır:

"Hani biz İbrahim'e, Kâbe'nin yerini, "Bana hiçbir şeyi ortak koşma; evimi, tavaf edenler, namaz kılanlar, rükû ve secde edenler için temizle" diye belirlemiştik. İnsanlar arasında haccı ilan et ki, gerek yaya olarak, gerek uzak yollardan gelen yorgun develer üzerinde sana gelsinler."

🔸 Hz. Hacer, Hz. İbrahim'e Mekke'ye ilk geldiği günlerde başına gelenlerden telaşla koşturduğu yerlerden bahsetti. İbrahim'de Hacer'in geçtiği iki nokta olan Safa ve Merve tepeleri arasından hacıların yedi defa geçmelerini haccın gereklerinden biri kıldı.

🔸 Hz. İbrahim daha sonra büyük bir olasılıkla etrafındaki geniş otlaklara, buğday ve arpa tarlalarına bakarak şöyle dua etti: "Rabbimiz, gerçekten ben, çocuklarımdan bir kısmını Beyti Haram (Kutlu ve Korunmuş Ev'in) yanında ekini olmayan bir vadiye yerleştirdim; Rabbimiz, dosdoğru namazı kılsınlar diye (öyle yaptım), böylelikle Sen, insanların bir kısmının kalblerini onlara ilgi duyar kıl ve onları birtakım ürünlerden rızıklandır. Umulur ki şükrederler."

🔸 İbrahim'in duası kabul olacak Arabistan'dan ve daha uzaklardan gelen hacılar tarafından getirilen zenginlikler Mekke'yi dolduracaktı. Büyük hac yılda bir kez yapılıyordu. Fakat Kâ'be, umre yapılarak yılın istenilen zamanında ziyaret edilebilirdi. Bu ibadetler, İbrahim ve İsmail'in koyduğu kurallara göre şevk ve bağlılık içinde yapılmaya devam ediyordu.

🔸 İshak'ın soyundan gelenler de Kâ'be'yi İbrahim tarafından yapılan kutsal bir mabed olarak ziyaret ediyorlardı. Bu onlar için Tanrı'nın mabedlerinden sadece biri idi. Fakat yüzyıllar geçtikçe tek tanrıya olan ibadetin saflığı bozulmaya ve kirlenmeye başladı. İsmail'in soyundan gelenler, Mekke vadisine sığmayacak kadar çoğaldı; uzaklara göç edenler bu kutsal tapınaktan taşlar alıp, Kâ'be adına onlara saygı gösterdiler. Daha sonraları, komşu putperest toplulukların etkisiyle bu taşlara putlar da eklendi ve sonunda hacılar bu putları Mekke'ye taşımaya başladılar. Bu putlar Kâ'be'nin çevresine yerleştirildi. İşte o zaman yahudiler İbrahim'in tapınağını ziyaret etmemeye başladılar.

🔸 Putperestler, putlarının Allah ile insan arasında aracılık yaptığını savunuyorlardı. Bu nedenle, onunla olan ilişkileri günden güne azaldı ve Allah inancı onların hayatından uzaklaştıkça, âhirete olan inançları zayıfladı, sonunda çoğu ölümden sonraki yaşama inanmamaya başladı. Fakat gerçeği görebilenler için onların doğru yoldan saptığını gösterir birçok delil vardı: Artık zemzem kuyusuna önem vermiyorlardı, nerede olduğunu bile unutmuşlardı. Bunun asıl sorumlusu Yemen'den gelen Cürhümîler'di. Onlar Mekke'nin yöneticiliği görevini üstlenmiş, İbrahim'in soyundan gelenler de bunu kabullenmişlerdi. Fakat bu idareciler her türlü adaletsizliğe bulaşınca Mekke'den kovuldular. Onlar da ayrılmadan önce bütün hazineleriyle birlikte zemzem kuyusunu doldurdular ve üstünü örttüler.

🔸 Onların görevini, yani Mekke'nin yöneticiliğini Huzaa kabilesi üstlendi. Bu kabile İsmail'in soyundan gelen bir Arap kabilesidir. Fakat onlar da atalarına verilen bu harika suyun kaynağını araştırmadı. Çünkü o günlerde, Mekke'de başka kuyular kazılmış ve Allah'ın bu hediyesi bir ihtiyaç olmaktan çıkmış ve Kutsal Kuyu yarı unutulmuş bir hatıra olarak kalmıştı.

🔸Yani Cürhümîlerin günahına Huzaalar da ortak olmuştu. Onların tek suçu bu değildi. Onların bir şefi, Suriye'den dönerken putlarından birini Mekke'ye getirdi. Hubel adı verilen bu put Kâ'be'ye kondu ve Mekke'nin baş putu oldu.

💠💠💠

FİKRİYAT.COM SOSYAL MEDYADA!

Fikriyat'ı aşağıdaki sosyal medya adreslerinden takip edebilirsiniz;

👉 TWITTER

👉 INSTAGRAM

👉 FACEBOOK

👉 YOUTUBE 🔔

👉 Fikriyat.com mobil uygulamasını ise buradan indirebilirsiniz.

Görüş ve önerileriniz için bizlere ulaşabileceğiniz e-posta adresimiz:

fikriyat@fikriyat.com.tr

Daha Fazla Göster
CANLI YAYINA MESAJ GÖNDER